Hep derler ya önemli olan ne kadar süre yaşadığın değil ne
kadar mutlu yaşadığın diye, peki bundaki ölçüt nedir? Kaç mutlu anın varsa
mutlu yaşamış varsayılıyorsun? Üzüldüğün zamanlar mutlu olduklarından az
olduğunda mı mutlu bir hayat sürmüş oluyorsun? Bana kalırsa insan mutluyken
ders çıkaramaz ne olaylardan ne de yaptıklarından, ve ders alınmamış bir hayat
birilerinin bastonuyla geçirilmiş sözde mutlu hayat ne kadar mutlu olunursa
olunsun özünde boş geçirilmiştir.
Aslında hayat hem karmakarışık hemde bir o kadar yalın.
Bazen çarşıda yürürken durup etrafa bakınıyorum. Herkesin bir telaşesi var,
herkes biryere yetişmeye çalışıyor, zamanı kaçırmamaya, bir köşesindende olsa
hayatı tutup yakalamaya.. Kimiside boşvermiş, aylak aylak yürüyor, “ geç “
diyor zamana, “ beklentim kalmadı artık senden.“ Belkide saklanıyor oda birşeylerin arkasına.
Gücü yok savaşıp mücadele etmeye, öyle ya her insan aslında bir parça
mazoşisttir, sever kendine acı çektirmeyi . Düştüğünde ayağa kalkmak büyük
meziyettir insanoğlu için çünkü acıların arkasına saklanıp bunları bahane
olarak öne sürmek kolaydır. Kolayı seçeriz bizde herkes gibi, doğru olmadığını bilsekte bazen..