22.03.2012

Bir iş zorsa ben hep giderim. Yapacak bir şey bulamazsam hep uyurum. Biriyle tartışırsam hep susarım. Dersteki hocayı sevmiyosam, derse girmem, hep kalırım sonra. Bir yere gitmek istemiyorsam genelde hep midem bulanır, verem olurum adeta.Sevmediğim bir yerde bulunuyorsam ordaki herkesin burnundan getiririm. Sürekli sıkıntı yaratan insanlarla hep kavga ederim. Zor bir iş yapmam gerekiyorsa ertelerim. Bir insandan sıkılırsam hep giderim. Yaşadığım süre boyunca bunları yaptım, hala da yapıyorum. Ama artık kalmak istiyorum, bu defa gitmek istemiyorum, bunun için çırpınıyorum. Ama o kadar çok kaçmışım ki nasıl kalınacağını unutmuşum. 
Bazen insanların samimiyetsizce 'nasılsın' diye sormaları saçma geliyor.Ne farkeder ki her sabah gülerek uyanıyorsam, her gece başımı yastığa koyduğum gibi uykuya dalıyorsam, dilimde güzel şarkılarla elim cebimde takılıyorsam, yada tam tersi berbatsa günlerim, geceleri uykusuz, mutsuz, yorgun geçiriyorsam, zaman değerini yitirmişse gözümde, yalnızlığımı anlatıyorsam boş duvarlara ne farkeder... Birbirimize sahte cevaplar verip umursuyormuşuz gibi davranarak, her konuştuğumuzu anlıyormuş gibi yaparak, birbirimizin dünyasında hiçbir şey olmadığımızı bilmezlikten gelerek 'iyiyim ya sen' demenin ne anlamı var?

17.03.2012

Güven. Beş harflik, İki hecelik bir kelime. Küçük bir dil- damak hareketiyle kolayca çıkıveriyor ağızdan.Aynı ağızdan çıktığı gibi kolay oluyor kaybetmesi. Hele ki arkanızı dönüp baktığınızda
hayal kırıklığına uğramak, bir ordu beklerken tek bir kişiyi bile bulamamak. Hani yalnızlıktan yakınıyor ya çoğumuz; Asıl yalnız insan güvenecek kimseye sahip olmayan insandır. Çamura 
saplandığında elini uzatan biri yoksa eğer gerçekten yalnızsındır. En büyük hayalim bulutlara tırmanmak dediğinde elinde merdivenle çıkagelmeli güvendiğin insan. Bu kişi kimisi için dosttur
kimisi için ailedir. Ve sonuç olarak sana sahte cevaplar verip umursuyormuş gibi yapan değil, senin hissettiklerini seninle birlikte hisseden, zaman gözünde değerini yitirdiğinde varlığıyla
içini ısıtan biri olmalı hayatında..

10.03.2012

Sıkılıyorum diyorum ama akşamları eve geldiğinde günün yorgunluğunu Yıldız Tilbe'nin El adamı şarkısıyla atmaya çalışan biri için bunlar gayet normal şeyler. Çünkü bu tip insanlar, yani biz, elbet buluruz kafamıza takacak, beynimizin ücra yerlerinde döndürüp dolaştıracak, taklalar attıracak birşeyler. Zaten hep özenmişimdir gamsız insanlara, geceleri kafasını yastığa gömdüğü gibi uyuyabilen insanlara, gülerken bile kafası başka yerde olmayan, üzüldüğünde yada ağladığında 5 dakika sonra susup, yüzünü yıkayıp, burnunu silip, iç çeke çeke de olsa eski haline dönüp herşeyi unutabilen insanlara. Çünkü ben ne zaman kendimle başbaşa kalayım dökerim ne varsa aklımın tozlu raflarındaki herşeyi masaya, hesaplaşırım kendimle, bazen çare ararım bazense masanın üstündeki o kırık dökük tabloya bakıp iç geçiririm. Neden böyle oldu? Kim kırdı herşeyi? Neden hala kırıklar? gibi.. İnsan bazı şeylerin farkında olduğunda her zaman diğerlerine göre daha çok incinir. Bir söz duyduğunda onun altında yatan anlamların farkındaysan eğer, sen artık farklısındır diğer insanlardan. Hem daha güçlüsündür onlara göre hemde daha zayıf. Daha çok şey biliyorsundur artık ama bildiklerini taşımak ağır gelir. Belki de bunun adıdır büyümek dedikleri şey. Farkında oldukça alışırsın, alıştıkça yontulursun. Ne zaman dümdüz olursun, işte o zaman sende diğer insanların yaptıklarını yapmaya başlarsın. Vicdanının sesini sonuna kadar kısarsın. Yaşadığını sanmaya başlarsın. Artık kendin değilsindir, olman istenilensindir. Bu saatten sonrada insanlar asıl seninle değil, olduğun seninle ilgilenirler..